GÖÇMEN DEVLETİ İSRAİL’DE YAŞANAN KİMLİK SORUNU

GÖÇMEN DEVLETİ İSRAİL’DE YAŞANAN KİMLİK SORUNU

Suna Durmaz

Giriş

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da baş gösteren milliyetçilik akımları neticesinde ortaya çıkan antisemitik (Yahudi karşıtı) hareketlere karşı Macar asıllı Yahudi gazeteci Thedore Herzl’in başlattığı Siyasi Siyonizm Hareketi, yüzyıllardır Batılılar tarafından dinî ve kültürel olarak horlanan yahudileri biraraya getirerek homojen bir ulus-devlet oluşturmayı hedef edinmiş ve bunun üzerine çalışmalarını yürütmüştür. Öte yandan; sürgün hayatının Yahudiler için akidevî bir vazife olduğuna ve Tevrat’ta bahsi geçen kurtarıcı mesih gelmeden önce sürgün hayatının sona ermemesi gerektiğine inanan Ortodoks Yahudiler; önceleri, dindarlıkla alâkası olmayan laik Siyonistlere karşı çıkmış olsalar da, zamanla eksen değiştirerek kervana katılmışlardır. (1)

Siyonistlere göre, Yahudilerin tek millet olabilmeleri için göç edebilecekleri bir toprak parçasına ve millî bir kimliğe ihtiyaçları vardır. Ne var ki bunu gerçekleştirebilmek için Avrupa devletlerinden kaynaklanan siyasi bir irade gerekmektedir. Bu irade gösterildiği takdirde, Hrıstiyan Avrupa toplumunun yüzyıllardır karşı karşıya kaldığı Yahudi Sorunu da çözülmüş olacaktı. Thedore Herzl, bu fikri Avrupalı devlet adamlarına şu sözlerle sunmuştur: “Biz bir devlet, hem de örnek bir devlet kuracak kadar güçlüyüz. Bu amaç için gerekli beşeri ve maddi malzemeye sahibiz. Bir ülkenin tüm haklı ihtiyaçlarını tatmin edecek büyüklükte, Dünya üzerinde bir yerde bize egemenlik verin, gerisini kendimiz tamamlarız.”

Milli bir yurt kurmak için işgal edecekleri toprağı aramaya koyulan Siyonistler, öncelikle Arjantin ve Uganda’yı düşündüler; üçüncü seçenek olarak da Kudüs topraklarını... Kendi aralarında yaptıkları müzakareler sonucunda, iki ülkenin de Yahudi tabiatına uygun olmadığı kanısına varınca, İngiliz siyonistlerin de yönlendirme yapmasıyla, bugünkü Filistin toprakları üzerinde karar kıldılar. Bunun üzerine Thedore Herzl, bu topraklara yerleşmek için Osmanlı Devleti’ne birçok defa girişimde bulunmuş, ancak her seferinde olumsuz cevapla karşılaşmıştır. Ümitsizliğe kapılmayan Siyonist Yahudiler, Sultan II. Abdulhamid’in, “Ben bir karış toprak bile olsa satamam. Zira bu vatan bana ait değil, milletime aittir. Benim milletim bu toprakları savaşta kanlarını dökerek kazanmışlar, onu kanları ile verimli kılmışlardır. Bu toprak bizden sökülüp alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımız ile sularız.” demesi ve önlerine koyduğu kanuni engelleri hile ve vesilelerle aşarak ferdî ve küçük guruplar halinde Filistin topraklarına sızmayı başarmışlardır. Bununla yetinmeyen Siyonistler, Filistin’i ele geçirme planlarının önünde duran Sultan II. Abdulhamid’in bir an önce bertaraf edilmesi gerektiğine karar vermişler; Sultan’nın siyasi muhalifleri olan Ermeni ve Mason zındıka komiteleriyle işbirliği yaparak Müslümanların Halifesi’nin azline sebep olmuşlardır. (2)

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda mağlup olması ve 2 Kasım 1917’de İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’un “Majestelerinin Hükümeti Filistin’de Yahudi halkı için bir ulusal yurt kurulmasını sempatiyle karşılamakta ve bu amaca varılmasını kolaylaştırmak için azami çaba göstereceğini belirtmektedir.” açıklaması (Balfour Deklarasyonu) üzerine tarihi bir fırsat yakalayan Siyonistler; önceki yıllarda dinî ziyaret kisvesi altında girdikleri Filistin topraklarına artık açıktan bir göç (Aliyah) hareketi yapmaya başlamışlardır. Savaş sonrasında galip kuvvet olarak Filistin’de hüküm sürmeye başlayan İngiliz Manda Yönetimi’nin desteğiyle, Avrupa ve Amerika üzerinden göç eylemlerini hızlandırmışlardır. Kurdukları İRGUN, STERN, HAGANAH gibi silahlı terör örgütleri eliyle şiddet ve katliamlara başvurarak Filistin topraklarında hızlı işgal eylemleri gerçekleştirmişler; Avrupa’dan getirdikleri Siyonist Yahudileri Araplardan gasp ettikleri köy ve kasabalara yerleştirmişlerdir.

Nihayet, başta İngiltere ve Amerika olmak üzere emperyalist devletler maddi-manevi destekleriyle 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti’ni (Filistinliler bu tarihe “Nakba/ Felaket” derler) kurmuşlardır. Böylece, Thedore Herzl’in 29 Ağustos 1897’de İsviçre’nin Basel kentinde topladığı I.Siyonist Kongre delegeleri önünde söylediği; “Basel’de Yahudi Devleti’ni kurdum. Eğer bugün bunu açıklarsam, herkes beni alaya alır. Oysa belki 5 fakat şüphesiz 50 yıl içinde herkes bu gerçeği görecektir. söylemi gerçekleştirilmiştir. Ancak, kurulan bu işgalci devletin silah gücüyle Araplardan gasp ettiği topraklara yerleştireceği yoğun bir halk kitlesine ihtiyacı vardır. Bu durumu İsrail’in ilk Başbakanı olan David Ben-Gurion, bir grup Amerikan Yahudisi’nin 1949’da İsrail’e gerçekleştirdikleri ziyaret vesilesiyle şu şekilde dile getirmiştir:Bir Yahudi devleti kurma rüyamızı gerçekleştirmiş olmamıza karşın henüz işin başındayız. Yahudi halkının büyük bir kısmı hâlâ dışarıda. Bugün İsrail’de sadece 900.000 Yahudi var. Gelecekte bütün Yahudiler İsrail’de toplanmalıdırlar. Ana babaları, çocuklarını buraya getirmeye çağırıyoruz. Yardım etmeyecek olurlarsa, gençliği İsrail’e biz getireceğiz; ancak umarım buna gerek kalmayacak.” (3)

İsrail’in eski Başbakanı İshak Shamir ise, 2.2.1997 tarihinde Maariv gazetesine vermiş olduğu bir demeçte, İsrail’e yerleşimci getirmenin Siyonizm için vazgeçilmez bir esas olduğunu şu sözlerle dile getirmiştir: “İsrail’e yerleşimci getirmek Siyonizimin esaslarındandır. Yerleşimciler olmadan Siyonizmi icra edemeyiz.”



İsrail’deki Etnik Guruplar Üzerine Bir İnceleme

Siyasi Siyonizm Hareketi, İsrail dışında yaşayan Yahudileri sürgünde “galut/ diaspora” kabul eder. Bu fikre binaen, İsrail Parlementosu Knesset, 5 temmuz 1950’de “Toplanma Tasarısı/ Geridönüş Yasası” adında bir kanun çıkararak dünyanın neresinde olursa olsun her bir Yahudinin işgal edilmiş Filistin topraklarına yerleşme ve İsrail vatandaşı olma hakkına sahip olduğunu ilan etmiş; Yahudilerin İsrail’e göçünü sağlamak için yardım fonları oluşturmuştur. Bu şekilde, 1948-2012 yılları arasında 3.108.760 Yahudi İsrail’e göç ettirilmiştir. Ancak; göç ettirilen Yahudiler, etnik köken, eğitim düzeyi, soso-ekonomik durumları, dini mezheplerine ve hatta İsrail vatandaşlığı alma tarihine göre kendilerine değer verilen bir birinden çok farklı karakterdeki (heterogen) guruplardı.(4)

Aşkenaz, İbranice’de “Almanya” demektir. Almanya, Fransa ve Doğu Avrupalı Siyonist Yahudiler ve onların soyundan gelenler bu isimle tanınırlar. Almanca, İbranice, Aramice ve Slav dillerinden harmanlanmış bir dil olan Yidişçe (Yidish) konuşurlar. Genelde, sarışın ve beyaz tenlidirler.

Sentetik ulus yapısına sahip olan İsrail toplumu, temelde Aşkenaziler, Sefaradlar, Mizrahiler, Falaşalar, gibi farklı etnik guruplardan oluşmaktadır. Her bir grup kendini Yahudi olarak görse de, aralarında ciddi anlamda itikad, sosyo-ekonomik ayrıcalık ve kültürel çatışma söz konusudur. Özellikle de Batılı liberal Aşkenazlar ve Doğulu dindar Mizrahiler arasında dini ve etnik olarak “Kim daha Yahudidir? İsrail devletinin meşru sahipleri kimlerdir?” sorgulaması sık sık yaşanmaktadır.

Aşkenazlar (Ashkanazi): Aşkenaz, İbranice’de “Almanya” demektir. Almanya, Fransa ve Doğu Avrupalı Siyonist Yahudiler ve onların soyundan gelenler bu isimle tanınırlar. Almanca, İbranice, Aramice ve Slav dillerinden harmanlanmış bir dil olan Yidişçe (Yidish) konuşurlar. Genelde, sarışın ve beyaz tenlidirler. Siyonist işgal devletinin ilk yönetim kadroları bunlardan oluşmuştur. İsrail’in en gelişmiş bölgelerinde ikamet eden Aşkenazlar hâlâ ülkenin birinci derecedeki yönetim kadrolarını oluşturmaktadırlar. Eğitim ve sosyo-ekonomik düzey bakımından toplumdaki en kuvvetli ve egemen etnik guruptur. Aşkenaz Yahudilerinin İsrail'de doğmuş olan evlatları, diğer Yahudilerden farklı olarak kendilerine "Sabra Yahudileri“ adını vermişlerdir. Her sahada devletin imkanlarını kullanmada öncelikleri olmuştur. Örneğin: Ben-Gurion Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 1975’te her dört Aşkenaz’dan biri üniversite mezunu iken, her yirmi Mizrahi’den biri üniversite mezunu olmuştur. Bu fark 1995’te biraz kapanmış; her 10 Mizrahi’den biri üniversite mezunu olabilmiştir.

İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Fas, Tunus, Cezayir, Libya’da yaşayan Yahudiler ve onların soyundan gelenlere İbranicede “Sefarad” denir. İspanyolca ve İbranice karışık olan Ladino diye bir dil konuşurlar. Aşkenazlardan sonra, İsrail toplumunda etkin olan ikinci önemli guruptur.

Öte yandan; 1990 sonrası İsrail’e göçen Yahudilerin % 30’u Rusya’dan gelenlerdir. Bunlar arasında 300 bin Rus, İsrail dini yasalarına göre Yahudi sayılmamaktadır. Zira, dini yasalara göre bir insanın has Yahudi olabilmesi için Yahudi anneden doğmuş olması gerekir. Bu 300 bin Rus, “Babadan Yahudi” oldukları için has Yahudi sayılmayarak “Yahudi olmayan Yahudiler/non-Jewish Jews” ya da “ Olim” olarak sınıflandırılırlar. Bu guruptaki Yahudiler, “Aşkenaz” kategorisinde oldukları halde, ilk dönem Aşkenaziler tarafından kendilerine “içteki diğerler” gözüyle bakılmaktadırlar. Rus kültüründen vazgeçemedikleri için de ayrıca ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadırlar. Yapılan bir araştırmaya göre 2000-2002 yılları arasında İsrail’e göçen Rus göçmenlerin çoğu İbranice konuşmakta sıkıntı çekiyor ve kendini “Rus” olarak tanıtıyor. Bu durum, İsrail toplumuyla kaynaşmalarının önüne geçiyor ve başarısızlığa sebep oluyor. Özellikle 16-23 yaş gurubu gençler eğitim hayatında büyük sıkıntılar çekiyor. Hatta bu gençlerin % 20’sinden fazlası okulu terk ederek sokak serseriliğine karışıyor. Sokağa düşen Rus gençlerinin % 19’u erkek %29’u da kızlardan oluşuyor. Bu kızların çoğu zaman cinsel tacize maruz kalıyorlar. Toplum tarafından Yahudiliklerinde sorun görüldüğü için evlenip yuva kurmakta zorluk çekiyorlar. Yaşadıkları bu dışlanma, bu gençleri Hrıstiyanlığa itiyor. 93 Rus genci üzerinde yapılan bir çalışmaya göre, anneden Yahudi olmayan gençlerin % 43’ü kendini Hrıstiyan olarak tanıtıyor. (5)

Sefaradlar (Sephardi): Endülüs İslam Devleti hükmü altında altın çağını yaşayan İspanyol Yahudileri, Kral Ferdinard ve Kraliçe İsabella ittifakıyla İspanya topraklarının Hristiyan hükmü altına girmesi (1492) sonucunda, ya din değiştirmek zorunda kalmışlar ya da sürgün edilmişlerdir. İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Fas, Tunus, Cezayir, Libya’da yaşayan Yahudiler ve onların soyundan gelenlere İbranicede “Sefarad” denir. İspanyolca ve İbranice karışık olan Ladino diye bir dil konuşurlar. Aşkenazlardan sonra, İsrail toplumunda etkin olan ikinci önemli guruptur. Toplumda etkin bir grup olmalarına rağmen anavatanları olan İspanya özlemi duyanlar da yok sayılmaz. Belki de Araplardan işgal ettikleri topraklarda evlatları için huzurlu bir istikbal göremiyorlardır!



6 Kasım 2019 tarihli Times Of İsrael gazetesinin haberine göre, 4.313 İsrail vatandaşı Seferad yahudisi İspanya vatandaşlığına başvurdu. Aynı gazetenin (6 Ekim 2019) konuyla ilgili bir başka haberine göre ise Portekiz vatandaşlığına başvuran 33 bin Seferad Yahudisi içinde büyük çoğunluğu İsrail vatandaşı Sefaradlar oluşturuyormuş.(6)

Mizrahiler (Mizrahi): İbranicede “Doğulu” anlamına gelen Mizrahi; Yemen, Irak, Suriye, İran, Hindistan ve Buhara Yahudilerine verilen addır. Arap ülkelerinden İsrail’e göçen ilk nesil Mizrahiler, resmi işlerinde İbranice (Hebrew) kullansalar da günlük hayatta Arapça konuşurlar, Arapça film izlerler, klasik Arap müziğinin önde gelen şarkıcıları olan Umm Gulsum, Leyla Murad, Ferid Atraş ve Abdulvahab’ı büyük zevkle dinlerler. Bu durumu 1951 yılında İsrail’e göçen Irak asıllı Yahudi yazar Shimon Ballas (Arapça müstear ismi: Adib al-Qas) şöyle dile getirir: Ben İsrail veya Yahudi kimliğine ait değilim. İsrail’de yaşadığım için İsrailliyim ve İsrailli kimliğim var. Lakin, kültürel kök olarak kendimi bir Araptan ayrı görmüyorum. Radyoda çalınan şarkılar bizim için bir şey ifade etmiyor. Bir insan farklı bir dil konuşabilir ve farklı kıyafet giyebilir. Ama aşkı başka bir aşkla değiştiremez. Bu bir kâidedir. Bu müzik (Arap müziği) bizim kanımıza işlemiş.”



Doğu kökenli esmer tenli Mizrahiler, Avrupa asıllı beyaz tenli Siyonistler tarafından ikinci sınıf muamelesi görmüşlerdir. Hatta, 1950-1960 yılları arasında İsrail eğitim müesselerinde okutulan resmi Yahudi tarihi ve edebiyatı Avrupa Yahudilerine ait olmuştur. Mizrahi Yahudilerinin tarihine ve edebiyatına hiç yer verilmemiştir. İsrail resmi tarihinde Mizrahilere ancak 1970 yılında, Siyonist hareketin doğudaki faaliyetleri adı altında yer verilmeye başlanmıştır. Yıllarca, ayrımcılıkla karşı karşıya kalmanın acısını çekmiş olan Mizrahi Yahudileri, şimdi de siyonist rejimin resmi ideolojisiyle büyümek zorunda kalan evlatlarıyla anlaşamaz duruma gelmiştir. Zira yeni nesil Mizrahiler, babalarının geleneksel Doğu Yahudiliği ile İsrail devletinin aşıladığı Batı kaynaklı Siyonist kültür arasında sıkışarak kendi kimlikleri konusunda ikilem (dilemma) yaşamaktadırlar. (7)

Falaşalar (Beta İsrael): Öncelikle, Falaşaların aslı nedir, sorusuna cevap bulmaya çalışalım. Kuzey Etiyopya’da konuşulun Ge’ez dilinde (Etiyopya Hrıstiyanlılarının klasik dilidir.) Etiyopya Yahudilerine yabancı anlamında “Falaşa” denir. Yahudilikten Hrıstiyanlığa geçenlere de “Falaşmura” adı verilir. Falaşalar Etiyopya’nın kuzey bölgesindeki nehir kenarlarında kamışlardan yapılmış yuvarlağa benzer kulübelerden oluşan 60-70 hanelik köylerde yaşarlar. Bu köylerin en önemlileri Gondar kenti civarında bulunuyor. Falaşalar yabancılara dokunmayı necis saydıklarından, şehirden ziyade kendi köylerinde yaşamayı tercih ederler. Köylerin biraz uzağına yapmış oldukları iki kulübeyi, lohusalık dönemi biten kadınların saçlarını tamamen traş etmeleri ve yıkanmaları için tahsis ederler. İnançlarına göre, erkek çocuğu doğuran kadının lohusalık müddeti 40 gündür; kız olunca bu rakam ikiye katlanır. Falaşa erkekleri Etiyopya’daki diğer erkekler gibi “izar” denilen göbekten aşağıya kadar bürünülen peştamal
giyinirler.




Muharref Tevrat’a göre ibadelerini yapan Falaşalar, diğer Yahudilerde kabul gören kutsal kitaplar Talmud ve Mishnah’yı bilmiyorlar. (Bu yüzden, İsrail’deki hahamlar tarafından Yahudiliklerinden şüphe duyuluyor.) Yeni doğan çocukları sekizinci günde sünnet ederler. Sünnet işini kadınlar yapar. Sünnet ve evlilik merasimlerini Yahudi şeriatına göre yapan Falaşalar, inşa ettikleri bir kulübede ibadet ederler. Zaman zaman, Hrıstiyanlıktaki gibi kâhinlere gidip günah çıkarırlar. Zaman zaman da kötü ruhları kovmak(!) için Afrika’daki kavimler gibi dans ederler. Cumartesi günleri cinsel ilişkiden uzak dururlar. Diğer Yahudi gurupların yaptığı gibi, aynı öğünde et ve süt mamülleri yeme yasağını uygulamazlar. Samiri Yahudileri gibi 14 Nisan günü kurban (koyun) keserler. Son olarak, bütün Yahudi guruplarında olduğu gibi bunlar da kendilerini “Seçilmiş Halk” sayar ve kurtarıcı mesihin Falaşalar arsından çıkacağına inanırlar. Kendi soylarını Kral Solomon’un Kraliçe Sheba’dan (Hz.Süleyman-Sebe Kraliçesi Belkıs) olan oğlu Menelek’den geldiğini iddia ederler.“Beta İsreal/ İsrail Evi” olarak tanıtırlar. (8)

2017 yılı istatistiklerine göre İsrail’de 148.700 Falaşa bulunmaktadır. Bunların çoğu, 1984 yılında Musa Operasyonu (Moses Operations) ve 1991 yılındaki Süleyman Operasyonu (Solomon Operations) ile İsrail’e getirildiler. İsrail toplumunda ayrımcılık muamelesi gören en düşük etnik gurup Falaşalardır. İktidardaki Likud Partisi vekillerinden olan Avraham Negusi bu durumu şöyle özetler: “Yahudi olduğumuzdan dolayı Etiyopya’da bize “Falashmura” diye seslenir ve İsrail’e ait olduğumuzu söylerlerdi. Burada da Etiyopya’ya ait olduğumuzu söylüyorlar! İsrail’de Yahudileri işgal ettikleri topraklara yerleştirmek için düzenlenmiş olan “Law of return / Geridönüş Yasası” diye bir kanun var. Bu kanuna göre, her bir Yahudi’nin İsrail’e gelme ve vatandaşlık alma hakkı var. 1949’dan beri Siyonist Yahudiler “Aliyah” adlı operasyonlarla Filistin topraklarına yerleştirildiler.Ancak, Falaşalar bu kanun dışında tutuluyorlar. Onlar için her defasında meclis kararı gerekmektedir.” (9)

İsrail toplum yapısı incelenirse, Güney Afrika’yı sömüren İngilizlerin yerli halka karşı gösterdiği ırkçılığın (apartheid), Falaşalar üzerinde aynı şekilde uygulandığı açıkça görülür. Örneğin, İsraillilerin ancak %25’i Falaşalarla komşu olmak istiyor. Toplu taşımalarda yan yana otumaktan oldukça rahatsız olanlar azımsanmayacak derecede fazla ve Falaşalar, Siyonist Yerleşim Birimleri olan sitelerde kiralama ya da satın alma yapamazlar. İsrail’e gelince zorunlu olarak İbranice öğrenmeye başlamalarına rağmen hâlâ % 45’i İbranice bilmiyor ve % 63’ü vasıfsız işlerde çalışıyor. İyi iş bulamadıkları için bu kesimin mafyanın eline düşme ihtimali, dolayısıyla da suç işleme oranları yükseliyor. Milli gelir dağılımı, eğitim, sağlık, güvenlik hizmetlerinde kendilerine karşı ırkçı politika uygulanmasına karşı çıkan Falaşalar 2015 yılında Telaviv’de büyük bir protesto yürüyüşü yaptılar. Polisin müdahalesi sonucunda 60 kişi yaralandı. (10)

Etiyopya’da Yahudi oldukları için “Falaşa” adı verilen ve aşağılanan Siyahi Yahudiler (Black Jews), büyük umutlarla geldikleri Siyonist İsrail’de beyaz Avrupalılar tarafından aşağılanmakla karşı karşıya kalmışlardır. Öyle ki, 1996 ve 2006 yıllarında İsrail kan bankasına bağış yapmak istediklerinde, kanlarında AIDS benzeri mikrobik hastalıklar olabilir gerekçesiyle kabul edilmemiştir.

Kanlarının hor görülmesini kabul edemeyen Falaşalar gösteriler düzenlemiş ve polisle çatışmalar sonunda bu olaylarda 19 kişi tutuklanmıştı. 2015’te İsrail polisi, orduda görev yapan bir Falaşa gencini üstünde üniforma olduğu halde dövünce de olaylar çıkmış ve bu defa da 60 kişi yaralanmıştı. Ayrıca 1997-2019 yılları arasında dört Falaşa genci polis tarafından öldürülmüştür. (11)

Siyasi Siyonizm Hareketi’nin farklı etnik yapıdaki Yahudileri Filistin topraklarında topladıktan sonra, eritme stratejisi (melting pot) uygulayarak homejen bir “Yahudi Milleti” oluşturma projesi tam manasıyla başarılı olamamıştır. İsrail sosyolojik olarak büyük bir kimlik krizi içindedir.

Sonuç

Yahudi toplumunun tek millet olmadığını Rabbimiz haber vermiştir: “Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.” (Haşir suresi 14. ayet)

İsrailli çeşitli kurumların yaptığı saha çalışmalarından anlaşıldığı üzere; Siyasi Siyonizm Hareketi’nin farklı etnik yapıdaki Yahudileri Filistin topraklarında topladıktan sonra, eritme stratejisi (melting pot) uygulayarak homejen bir “Yahudi Milleti” oluşturma projesi tam manasıyla başarılı olamamıştır. İsrail sosyolojik olarak büyük bir kimlik krizi içindedir. Gasp edilmiş topraklar üzerinde yaşadıklarını bilen Siyonist göçmenler için gelecek pek de parlak görünmüyor!

Kaynaklar

(1)https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/679320

(2)http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt12/sayi2/421-438.pdf

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/391107

(3)https://www.researchgate.net/publication/325826395_MIZRAHI_YAHUDILERI_VE_ISRAIL'DEKI_SOSYO_KULTUREL_DURUMLARI

(4)https://www.salto-youth.net/downloads/4-17-2944/youth_in_israel.pdf

(5)http://sosyalarastirmalar.com/cilt7/sayi34_pdf/2tarih_uluslararasiiliskiler_siyaset/muminov_nurlan.pdf

https://sociology.biu.ac.il/sites/sociology/files/shared/sp2011-6.pdf

(6) https://www.myjewishlearning.com/article/sephardic-ashkenazic-mizrahi-jews-jewish-ethnic-diversity/

https://www.timesofisrael.com/at-least-27-of-applicants-under-spains-sephardic-law-of-return-are-not-jews/

(7)https://www.academia.edu/11978081/TEL_AVIV_MIZRAH_The_potential_of_Iraqi_cultural_identity_within_two_generations

(8)https://mugtama.com/archive-pdf/search-result.html?filter_category_id=34&filter_search=1268

http://www.philtar.ac.uk/encyclopedia/judaism/falash.html

(9)https://www.thedailybeast.com/israels-racist-policy-keeps-black-african-jews-from-their-families

https://www.cbs.gov.il/en/mediarelease/Pages/2018/The-Ethiopian-Population-In-Israel.aspx

(10)https://www.jewishvirtuallibrary.org/the-situation-of-ethiopian-jews-in-israel

(11)http://www.salom.com.tr/arsiv/haber-70968-kayip_kabilelerin_torunlari_falasalar.html

https://www.jewishvirtuallibrary.org/the-situation-of-ethiopian-jews-in-israel

(11)https://mugtama.com/archive-pdf/search-result.html?filter_category_id=34&filter_search=1268


Anasayfa

Giriş/Üye

Hesap No

Bağış Yap

Sepetim