İSRAİL’İ DOĞURAN HAREKET SİYONİZM - 3

İSRAİL’İ DOĞURAN HAREKET

SİYONİZM - 3

Theodor Herzl Sultan Abdulhamid’e Yalvarıyor!

Theodor Herzl Avrupalı aristokratları Siyasi Siyonizm Hareketi’ne kazandırmak için olanca gücüyle çalışmıştır. Hedef; etkin kişiler aracılığıyla Sultan Abdulhamid ve Alman İmparatoru ile görüşme imkânı yakalayarak Avrupa’nın içinde bulunduğu Yahudi Sorunu’na uluslararası sahada bir çözüm bulmaktı. Herzl’in gayretleri neticesinde; Avrupa kraliyet aileleri ve Osmanlı devlet ricaliyle dostluk ilişkileri bulunan Polonyalı aristokrat Kont Philip Michael de Newlinski, Siyonizm’e ilgi duymaya başlayan aydınlardan biri olmuş ve harekete destek sağlamak için Herzl’e “Sizi Osmanlılarla görüştürebilirim” demiştir.

Teklifi kabul eden Herzl, Newlinski ile beraber 15 Haziran 1896 da İstanbul’a gider. Newlinski’nin aracılığı sonucu Sadrazam Halil Rıfat Paşa ve Hariciye Veziriyle görüşen Herzl, Filistin’e doğru yapılacak olan bir Yahudi göçüne Devlet-i Âliye’nin razı olması durumunda, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan kurtarmak için 20 milyon sterlin vermeye hazır olduklarını teklif eder. Ayrıca, Avrupa basınında önemli nüfuzları olan Yahudiler, Ermenilerin Avrupa’da Osmanlı aleyhine başlatmış oldukları karalama kampanyasını susturabileceklerdi. Hatta, Batı kamuoyunun Osmanlı lehine çevrilmesi de mümkün idi.

Diğer taraftan, Newlinski’ de Sultan Abdulhamid ile görüşme imkanı elde etmişti. Newlinski, Theodor Herzl’in aracısı olarak Sultan Abdulhamid’e şunları söyledi:

Museviler namına olarak makam-ı padişahiye defalarca bazı teklifler ettim. İzzet Bey’in maruzatımı zat-ı şahaneye ulaştırıp ulaştırmadığını bilemiyorum. Fakat dünyadaki siyasi gelişmeler arz ettiğim tekliflerin kabulüne daha müsaittir. Osmanlı Devleti’nin maliyesi büyük sermayedarların yardımı olmadan ıslah olmaz. Bu sermayedarlar da Osmanlı’nın idaresinde olarak Filistin topraklarında bir yer tahsisinden başka bir şey istemiyorlar. Sultan Selim Han hazretleri vaktiyle Batı memleketlerindeki Musevilerin Osmanlı Devleti’ne gelmelerine müsaade etmişti. Padişahımız eğer bu defa Musevilerin şu dileğini kabul ederlerse hiçbir zarar görmezler. Diğer taraftan, Osmanlı Hükümeti talep olunan müsaadeyi vermediği takdirde Yahudiler maksatlarına başka vasıta başka yol ile varacaklardır. Yahudilerin akıllı servet sahibi olduklarını, duruma göre medyada da iş görebileceklerini düşününce zaten Anadolu’da mülkleri bulunan İngilizler bunları Yahudilere teklif ediyorlarsa da Museviler bu hususta doğrudan doğruya padişahımızın himmetlerini tercih ediyorlar. Şurasını naza-rı dikkate almalıdır ki, Osmanlı Devleti Yahudilerin tekliflerini kabul ettikleri takdirde dünyadaki büyük sermayedarların para yardımlarını hem de Avrupa’nın Musevi elinde bulunan en büyük gazetelerinin manevi yardımını elde etmiş olacaklar. Bu husus, bu zamanda görmezlikten gelinecek mesele değildir” (Dr. Hüseyin Özdemir“Abdulhamid’in Filistin Çığlığı” sh:106)

Bu teklife karşı Sultan Abdulhamid’in cevabı şöyle olmuştur:

Eğer Bay Herzl senin, benim arkadaşım olduğun gibi arkadaşın ise, ona söyle; bu meselede ikinci bir adım daha atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır.

O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehid düşmüşlerdir. Bir tanesi dahi gelmemek üzere hepsi muharabe meydanında kalmışlardır. Türk İmparatorluğu bana ait değildir; Türk milletinindir. Ben onun bir parçasını dahi veremem. Bırakalım, Museviler milyonlarını saklasınlar, benim İmparatorluğum parçalandığı zaman onlar, Filistin’i hiç karşılıksız elegeçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem.” (Filistin Sorunu sh:42)

Halifenin “Ben sağ olduğum müddetçe Filistin’in Osmanlı bedeninden koparılmasına izin veremem” anlamında olan bu sert cevabını alan Newlinski, Herzl’e gelerek Kudüs’ten asla vazgeçmeyecek olan Sultan’ın Mescid-i Aksa’nın ebede kadar Müslümanların elinde kalmasını istediğini bildirir.

Bu cevap üzerine Herzl, günlüğüne şu cümleleri düşer:

Ona dedim ki (Newlinski’ye) :Bu konuyu halledeceğiz. Kudüs’ü devlet sınırlarının (İsrail) dışında bırakacağız. Böylece kimseye tek başına ait olmayacaktır. Ortak kültür ve değerlere sahip olan mukaddes mekân herkesin olacaktır” (Diaries sh:29)

İstanbul’un kolay pabuç olmadığını anlayan Herzl, yine de fazla korkuya kapılmamıştı. Yahudi Devleti hülyasını gerçekleştirmek için umutsuzluğa düşmeden ve bıkıp usanmadan çalışmaya kararlıydı. Bu niyetlerle Londra’ya gidip buradaki Yahudi cemiyetleriyle görüştü. Daha sonra Paris’e yöneldi. Burada Fransız Yahudisi Baron Edmond de Rothschid ile görüşme imkânını elde etti. (18 Temmuz 1896)

Baron Edmond de Rothschid

Beklenenin aksine, Rothschild’le yapılan görüşme oldukça gergin geçti. Baron Herzl’in fikirlerine sıcak bakmamış, hatta karşı çıkmıştı. Herzl’in teklif ettiği Yahudi Devleti politik liderliğini de katı bir şekilde reddetmişti. Çok umut bağladığı Rothschild’dan red cevabı alması üzerine oldukça sinirlenen Herzl “ Bütün bağlantılarımızda siz esas taş idiniz. Şayet siz reddederseniz ( yardımı) ben bu işi başka yollardan elde edeceğim. Büyük halk kitlelerini öyle harekete ve heyecana getireceğim ki, artık onları kontrol etmek çok zor olacak! ” dedi.

Rothschild’la yapılan görüşmenin başarısız geçmesi üzerine Londra’daki arkadaşı Jacop de Haas ‘a mektup yazan Herzl, Bu durumda tek bir şey kalıyor: O da kendi halkımızı hemen organize etmemizdir” sözleriyle çizdiği plan üzere yürüyeceğini teyid etti. (A History of İsrael 43-44)

Hahamlar Siyasi Siyonizm’e Karşı Çıkıyorlar

Gençliğinde kendini liberal bir Avusturya yurtseveri olarak tanıtan ve sinegoglara nadiren gittiği için de Yahudilikten uzak kalan Herzl, kurulması planlanan Yahudi devletinin seküler bir devlet olacağını yazmış olduğu “Der Judenstaat” adlı kitabında belirtmiş ve şöyle demişti:

İnanç bizi birleştirir. İlim bize özgürlük verir. Hahamlarımızı tapınaklarında, ordumuzu kışlalarında tutmamız lazım. Hahamlarımız ve askerlerimiz hak ettikleri saygıyı görmeliler. Ancak bunlar devlet idaresine karışmamalıdırlar” (The Jewish State sh:146 )

İşte bu sözler Hahamların dikkatini çekmişti. Siyasi Siyonizm fikrine temelden karşı olanlar, kurulacak olan devlette dinin rolünün olmayacağını öğrenince iyice kızmışlardı. Bu kızgınlığı Alman Hahamlar Birliği oldukça sert bir üslupla dile getirmiş ve şöyle demişti:

“Alman Hahamlar Birliği, aşağıdaki hususi açıklamaları önemle arz eder:

1- Siyonistlerin Filistin’de bir Yahudi Devleti kurmak için göstermiş oldukları çabalar Yahudiliğin Mesih anlayışıyla tezat oluşturmaktadır.

2- Yahudilik, taraftarlarını ait oldukları atalarının yurduna olanca güçleriyle sadık kalmalarını zorunlu kılar.

3- Din ve yurtseverlik, Yahudiliğin sağlığıyla (varlığıyla) ilgilenen herkesin yukarıda sözü geçen Siyonist çabalardan, özellikle de yapılması planlanan kongreden uzak durmalarını ister....” (A History of İsrael sh:44)

Liberal Yahudiler Filistin’e Göç Etmeye Karşı Çıkıyorlar

Herzl’in Siyasi Siyonizm fikirlerine bazı Yahudi liberaller de karşı çıkıyorlardı. Hatta bunlar arasında fikirlerinden dolayı Herzl’e “Yahudilerin Jules Verne’i* ”diye lakap takıp, alay edenler olmuştu. Bundan başka, “Aklını Yahudilikle bozdu! diye Herzl’e hakaret edenler dahi vardı. Siyasi Siyonizm hareketine karşı tepkiler yavaş yavaş basında da yer almaya başlamıştı. Örneğin; “Münchener Allegemeine Zeitung” gazetesinde Stefan Zweing imzalı yayınlanan bir makalede, siyasi Siyonizm şöyle kritize ediliyordu:

Ne oldu bu akıllı ve hikmetli adama? Düşündüğü ve yazdığı şeyler ne kadar da aptalca şeyler! Neden Filistin’e gidelim. Bizim dilimiz Almanca; İbranice değil. Ve güzel Avusturya bizim vatanımız. İmparatorumuz Franz Josef’in himayesi altında yeterli derecede emniyetli ve rahat bir yaşantımız yok mu? Her geçen gün Alman dünyasına biraz daha yaklaştığımız şu zamanda, bir Yahudi olarak Yahudiliğe yardım etmek istediğini söyleyen bu kişi, neden bizi ayırmaya teşebbüs ediyor? ” (A History of İsrael sh:42)

Yahudiliğin bir ırk değil, sadece bir din olduğuna inanan Reformcu Liberal Yahudiler, yaşadıkları ülkelerin bağrında erimeyi Filistin’e gitmeye yeğliyorlardı. Şayet Siyonizm amacına ulaşır da Filistin de bir “Yahudi Devleti” kurulursa, Musevilere ev sahipliği yapan devletler” Sizlerin de bir vatanı var, oraya gidin diyebilirlerdi. Böylece Batı da sosyal refah içinde yaşayan Yahudiler, mallarını mülklerini geride bırakıp gelişmemiş olan bir ülkeye, Filistin’e göçe zorlanabilirlerdi.

Bu yüzden; Siyasi Siyonizm’e karşı sempati beslemiyor, hatta anti-propaganda yapıyorlardı!

*Hayal gücü çok kuvvetli olan Fransız yazar. Bilim-Kurgu edebiyatının öncülerindendir. Eserleri sanayi ve teknolojiye ilham kaynağı olmuştur. Seksen günde Devri Alem, Aya Yolculuk, Denizler Altında 20.000 Fersah, Balonla beş Hafta” gibi romanları dünya dillerine çevrilmiştir.

Yazının devamı için tıklayınız

Kaynaklar

1) Dr. Hüseyin Özdemir “Abdulhamid’in Filistin Çığlığı” Yitik Hazine Yayınları 2010

2) Herzl Theodor ” Diaries” Herzl Press New York

3) Herzl Theodor “The Jewish State” Dover Publications 1988

4) Öke Mim Kemal “ Filistin Sorunu” Ufuk Kitapları 4. Baskı Temmuz 2002

5) Sachar Howard Monley “A History of İsrael , From The Aftermath of The Yom Kippur. Volume II” Oxford University 1987


الصفحة الرئيسية

تسجيل الدخول / عضو

رقم الحساب

تبرع

سلتي